بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِن تَتَّقُواْ ٱللَّهَ يَجْعَل لَّكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۗ وَٱللَّهُ ذُو ٱلْفَضْلِ ٱلْعَظِيمِ ٢٩

Ey îman edenler, eğer Allahdan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırd edecek (bir marifet ve nur) verir, suçlarınızı örter, sizi yarlığar. Allah büyük lutf-ü inayet saahibidir.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ ٱللَّهُۖ وَٱللَّهُ خَيْرُ ٱلْمَٰكِرِينَ ٣٠

Hani bir zaman o küfredenler seni tutub bağlamaları, ya seni öldürmeleri, yahud seni (yurdundan zorla) çıkarmaları için sana tuzak kuruyor (lar) di. Onlar bu tuzağı kurarlarken Allah da onun karşılığını yapıyordu. Allah tuzak kuranlara mukaabele edenlerin en hayırlısıdır.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا قَالُواْ قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَآءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَآۙ إِنْ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلْأَوَّلِينَ ٣١

Onlara âyetlerimiz okunurken şöyle dedilerdi: «İşitdik. Eğer dilersek biz de elbet bunun benzerini söyleriz! Bu, eskilerin masallarından barka (bir şey) değildir!».

– Hasan Basri Çantay

وَإِذْ قَالُواْ ٱللَّهُمَّ إِن كَانَ هَٰذَا هُوَ ٱلْحَقَّ مِنْ عِندِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ ٱلسَّمَآءِ أَوِ ٱئْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ ٣٢

Hani bir zaman da: «Ey Allah, eğer bu, Senin katından (gelmiş) hak (kitâb) ın kendisi ise durma bizim üstümüze gökden taş yağdır, yahud bize (daha) acıklı bir azâb getir» demişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

وَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنتَ فِيهِمْۚ وَمَا كَانَ ٱللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ ٣٣

Halbuki sen içlerinde iken (Habîbim), Allah onları azâblandırıcı değildi. Onlar istiğfar ederlerken de Allah yine onları azâblandırıcı değildir.

– Hasan Basri Çantay

وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ ٱللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ ٱلْمَسْجِدِ ٱلْحَرَامِ وَمَا كَانُوٓاْ أَوْلِيَآءَهُۥٓۚ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ٣٤

(Sen içlerinden çıkdıkdan sonra) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek? Onlar mescid-i haramdan, kendileri ona (onun hizmetine) ehil olmadıkları halde, men'edib duranlardır. O (hizmete) takvaaye erenlerden başkaları onun ehilleri değildir. Fakat onların pek çoğu (bunu) bilmezler.

– Hasan Basri Çantay

وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِندَ ٱلْبَيْتِ إِلَّا مُكَآءً وَتَصْدِيَةًۚ فَذُوقُواْ ٱلْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ ٣٥

Onların Beyt (-i şerîf) huzurundaki duaları ıslık çalmakdan, el çırpmakdan başka bir şey değildir. (Ey kâfirler) devam edegeldiğiniz o küfrünüzden dolayı tadın artık azabı!

– Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ يُنفِقُونَ أَمْوَٰلَهُمْ لِيَصُدُّواْ عَن سَبِيلِ ٱللَّهِۚ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۗ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ ٣٦

Küfredenler, şübhe yok ki, mallarını (halkı) Allah yolundan alıkoymaları için harcarlar. Ko harcasınlar onları! Nihayet bu, onlara bir yürek acısı olacakdır. Sonra da mağlub olacaklardır. Küfr (ünde inâd) edenler (ise) en son cehenneme sürüleceklerdir,

– Hasan Basri Çantay

لِيَمِيزَ ٱللَّهُ ٱلْخَبِيثَ مِنَ ٱلطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ ٱلْخَبِيثَ بَعْضَهُۥ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُۥ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُۥ فِى جَهَنَّمَۚ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْخَٰسِرُونَ ٣٧

ki Allah, murdarı (kâfiri) temizden (mü'minden) ayırd etsin, murdarı birbiri üstüne koyub topunu birden yığsın da onu cehenneme atsın. Onlar, en büyük zarara uğrayanların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُوٓاْ إِن يَنتَهُواْ يُغْفَرْ لَهُم مَّا قَدْ سَلَفَ وَإِن يَعُودُواْ فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ ٱلْأَوَّلِينَ ٣٨

(Habîbim), o küfredenlere söyle ki eğer (sana düşmanlıkdan) vazgeçerlerse geçmiş (günâhları) yarlığanacakdır, eğer (muhaarebeye) dönerlerse (kendilerinden) evvelki (ümmet) ler (e tatbıyk edilen ilâhî) kaanun (un hükmü) muhakkak suretde devam etmiş olacakdır.

– Hasan Basri Çantay

وَقَٰتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ ٱلدِّينُ كُلُّهُۥ لِلَّهِۚ فَإِنِ ٱنتَهَوْاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ ٣٩

(Yer yüzünde) bir fitne kalmayıncaya ve dîn tamâmiyle Allahın oluncaya kadar onlarla muhaarebe edin. Eğer vaz geçerlerse (onları bırakın). Şübhesiz ki Allah, ne yapacaklarını hakkıyle görücüdür.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu